varoluş…

42730910_291772044759293_1679399557823201280_n.pngSaat tam sekizdi işte. Taksi ilerlemiyor, ilerlemeyen taksinin şoförü radyoda çalan müziğe eşlik eden kafasıyla uzaklara dalmış bakıyordu. Bırakmıştım ben de içimde koşuşturan kelebeklere uyum sağlamayı.

●●●

Telefonu kapatmak için söylememiştim ki!.. “Yazmak geldi içimden” diye, hemen “kaleminle senin arana girmeyeyim öyleyse” dedi. Kalemimle aramda değil, kalemimin ucundaydı oysa. Tüm geceyi elimde kalem kağıt, gece lambamın ışığında, pencerenin önünde geçirmiş, aklımdaki her sözcüğü kağıda dökmek istemiştim. Bir sözcük yazıyordum, ikincisine geçemeyecek kadar derinlere dalıyor, yazmayı da düşünmeyi de bırakıyor, hissediyordum olanca varlığımla, olanca varlığını… Hissettiğim bugünün mutluluğu değildi.

Mutluluk…

Bir iç çekiyorum… Neyin fiziksel cevabıdır bu iç çekiş?

Sessizlik yoğunlaşmıştı. İçim de dışarısı gibi sessizdi. Yüreğim çok genişlemişti sanki, tüm duygular doldurmuştu içimi. Kafam bomboş yüreğim dopdoluyken hafiftim, hafiflemiştim. Anlamıştım boğucu olanın düşünceler olduğunu, duygunun en olumsuzuyla bile karşılaştırıldığında.

●●●

Şoför aynadan bana baktı, fark ettim. Gözlerimle gülümsedim dudaklarımı kıpırdatmaksızın. Bakışları aynada takılı kaldı.

Anlamadı.

Anlamadı gülümsediğimi…

Anlamadı neden gülümsediğimi…

Anlamadı neden kendisine gülümsediğimi.

Hayata gülümsüyordum artık.

Artık gülümseyebiliyordum hayata.

Gözlerimle, dudaklarımla, zihnimle, kalbimle…

En doğal hareketti gülümsemek.

Hafiflemenin ifadesi…

Kabul edişin…

Varoluşun…

Oluşun…

Bitmişti. Bunca koşuşturma, birbirimizi yeyip bitirme, yok sayma, hırpalama… Oysa şimdi biliyordum, gelecek nesillerde evlilik diye bir şey olmayacağını. Evlilik gibi bir ikili hayatla insanların birbirlerini, birbirlerine benzetmeye çalışmalarını kimse anlayamayacaktı gelecekte, biliyordum. Biliyordum ki soyut evrimin bir önemli adımı olacaktı, insanların bir imza, bir yüzük ile tüm bedenlerini, düşüncelerini, duygularını birbirlerine bağlayıp tutsak yaşamalarının ilkelliğini bırakmaları. Gönül severdi. Sevdikçe birlikte olunurdu. Evlilik neydi?

●●●

Araba hızlanmıştı artık.

●●●

Sabahın aydınlığı başladığında hislerime yoğunlaşmak, düşüncelerimin yargısından bağımsızlaşmamı sağlamıştı işte. Sabah doğan güneşin ışığı içime doğuyordu aynı anda. Dünya bedenime geri geliyordu. Önce kokularla… Evin alışıldık kokusuna karışan alışılmadık sabah kokusuyla. Sesler geliyor yavaş yavaş. Ben kulak kabarttıkça anlaşılır bir melodiye dönüşüyorlar.

●●●

Gelmiştik. Konser salonunun kapısında durdu taksi. Yine gözleri aynadaydı. Ayna tek iletişim kaynağımız. Aynada birbiriyle buluşan iki yabancı dünya. Parayı uzatırken ilk kez birbirimize bakıyoruz, aynanın büyüsü olmaksızın, aynı yöne bakmaksızın. Birbirimize bakmak, birini ters bakmaya zorlar diğerinin aksine.

Görkemli bir binanın önündeyim. Kendimi görkemsiz hissettirmeyecek kadar güzel. Binalar insanlar tarafından yapılır, bakış açılarından çok enerjileriyle. Bina ve ben… Sadece ikimiz varız sanki koskaca dünyada…Gülümsüyorum. İçeri açılan kapı… Biraz sonra dışarı açılıyor, içimdeki huzur artmış olarak. Diğer akşamlardan başka çaldım bu akşam…bu akşamı. Elbisemi değiştirmeden, makyajımı silmeden çıktım. Olması gerekenleri, olması gerektiği için değil istediğim için yaptığımda, ben benim!

Gülümsüyorum…

●●●

Onsuz ev, farklı. İyi, kötü, güzel, çirkin değil; farklı! Zorlamaksızın, zamana ya da mekana ait olmaksızın sadece var olmak. Onlu ya da onsuz olmayı ben seçmedim. Var olmayı seçtim ben.

●●●

Yürüdüm biraz, ağır ağır, olmayan esintiyi hissederek.

Yok etmek illaki öldürmektir. Bir yaşamı yok etmek, bir hayatı. Sen kendi hayatın için başkasını yok edemezsin. Sadece bir an bile yapıyorsan bunu, unutma ki hayat anlardan ibarettir. Hayat için zaman, yer ya da başkası yoktur. Sen bir hayatı hiçe sayamazsın, değiştirerek.

Nasıl hatırlamıyordu ilk yılların heyecanının, birlikte yan yana, ileriye baktığımızdaki mutluluğu görmek olduğunu.

Göremedi.

Gösteremedim.

Birlikteliklikler yan yana ileri bakmayı getirir…

Evlilikler ise karşı karşıya baktırır ve

Ters bakanın farkındalığına kadar sürer.

Farkındalığın sonucu, oluştur…

Varoluş işte!

42743609_1803204573081031_3187901830067650560_n

 

 

varoluş…” için 26 yorum

  1. Burçak, yazını iki kere okudum, birlikte ve evli olmayı beceremeyen ki yön örnegi ile gayet güzel,sebep sonuç iliskisiyle ortaya çikararak bunu yaparkende sadece karsi tarafı suçlamayan kendinide suçlayan ve bu ayrılığın etkisinde kalmayıp kendini yeniden bulan, hayati yeniden keşfeden bunlari yaparkende özeleştiri yapan amazon ruhlu bir kadin portresi olmuş. İçinde biraz felsefe biraz psikoloji birazda terapi barindiran bir yazi .Yazını taksinin içine koymanda ayrica keyifli olmuş ve okuyucuyu sıkmamış şöförün ters dönüp bakması ayni yöne bakmayıp birbirinize bakmanız güzel bir ironi olmuş nedense hep yazilarini koşturarak okuyorum kelimeler sanki birbirini çekiyor soluk soluğa kaliyor dolayısiyla çabucak yazin okunuyor. Burcak kalemine ruhuna beynine sağlik kaleminde mürekkep hiç bitmesin…..

    Liked by 1 kişi

    1. Teşekkürler Erhan, güzel sözlerin için. Daha evlenmeden gözlemlediğim bir olguyu, uygun bir metaforla anlatmak istedim. Farklı detaylar var ama onları da yazarsam romana bir şey kalmaz… 😍

      Beğen

  2. “Görkemli bir binanın önündeyim. Kendimi görkemsiz hissettirmeyecek kadar güzel.”
    “Sen kendi hayatın için başkasını yok edemezsin. ”
    “Ters bakanın farkındalığına kadar sürer.
    Farkındalığın sonucu, oluştur…
    Varoluş işte!”

    Ya vardır, olur
    Ya, yoktur olur.
    Ama insan, hissedebildikçe yok, hissedemedikçe var olur.
    Ve var oldukça aslında yok oluşun hazzına, yok oldukça varoluşun ruhuna kavuşur…

    Zihnine beraber, hareket etsin kalemin,
    Ne keder yaklaşsın eline, ne de sussun yüreğin.
    Sabırsızlıkla devamını bekliyorum her yazının Burçak Hocam

    Liked by 1 kişi

    1. “Ya vardır, olur
      Ya, yoktur olur.
      Ama insan, hissedebildikçe yok, hissedemedikçe var olur.
      Ve var oldukça aslında yok oluşun hazzına,
      yok oldukça varoluşun ruhuna kavuşur…” Bu nasıl güzel bir anlatmmmmm… Anlaşılmanın mutluluğu bambaşka.

      Liked by 1 kişi

  3. Varoluş çoğunlukla esaret ve özgürlük ekseninde geçer..kendin olmayı seçtiğinde,öğrenilmiş davranışları çok da önemsemediğinde özgürleşiyoruz..Çok güzel bir kapı aralamışsın yine,derin ama sade..güzel bir yazı daha bırakacaksın hayata..ne şans!

    Liked by 1 kişi

  4. Merhabalar 🙂 Aylar sonra bloğa göz atıp da yüz yüze tanımadığın birinin hemen aklına gelmesi çok güzel bir duygu, yaşadığım. Kitap haberinize sevindim; ben de bekleyenlerdenim. Kolaylıklar diliyorum. Ve yazınız, net, anlaşılır ve bir o kadar da düşündürücü. Bütünün farkındalığına yönelik en yararlısı. Düşünürken anlamak veya anlamaya çalışırken düşünmek… Toplumumuzun ne kadar ihtiyacı olduğu ama ne yazık ki çoğunluğun sahip olmadığı şey… Bu açıdan da umutluyum, bekleyenlerdenim.

    Liked by 1 kişi

  5. Burçak hanımefendi,yazınızı keyifle okudum ,uzun yıllardır evli bir insan olarak ve yazdıklarınızı ki hem teorik hemde pratik olarak uzun yıllar deneyimleyenlerdenim. Yazınız hem evleneceklere hemde evlilere bir nevi faydalı terapi yazısı olmuş,o açıdan bakarsak yine okuyucuya faydalı olabilecek nitelikte,evliliklerde ciftlerin kendilerine özel zaman ve yer ayırmaları taraftarında olan bir insanım,

    -aynı yöne bakmaksızın.
    birlikteliklik ler yan yana ileri bakmayı getirir…

    …..Evlilikler ise karşı karşıya baktırır ve

    Ters bakanın farkındalığına kadar sürer.

    Farkındalığın sonucu, oluştur…

    Varoluş işte!
    üsteki yazınızdaki, bu teorik bir saptama,

    –Parayı uzatırken ilk kez birbirimize bakıyoruz, aynanın büyüsü olmaksızın, aynı yöne bakmaksızın. Birbirimize bakmak, birini ters bakmaya zorlar diğerinin aksine.bu cümlede üsteki teorik bilginin pratikte uygulanışı ,
    yazınızın ana teması bence bu iki paragrafda olmuş…

    Burçak hanım hem teorik hemde pratik bilgi bir arada olunca akılda kalan bir yazı oluyor Gülsefa hanımın dediği gibi derin ve sade…
    kaleminize sağlık ,mürekkebiniz hiç bitmesin…….

    Liked by 1 kişi

    1. Sevgili Muzaffer Bey,
      Evet aynanın büyüsü farklı dünyaları içinde barındırıyor olması ve birbirlerini ikisi de karşıya bakıyorken görebilmeleri. Taksi şoförü ona döndüğünde artık arabasını kullanamaz, evet onunla bir hayatı olur ama kendini yok ederek. Evliliklerde biri, hangisi olduğu önemli değil belki ikisi de ters bakmaya zorlanmaktadır… Güzel saptamanız için teşekkürler… Aynanın büyüsü, gerçekliğin farklılığı değil, sen, ben olurken biz olabilmek… Tam detaylarıyla anlatamadığımı düşündüğüm bir ifadeyi açıklama imkanı verdiniz, sağolun.

      Beğen

  6. Burçak genel anlamda yazı yine ve yeniden susamış bir insanın bir solukta içtiği su ve daha sonra suyun bünyem de hissettirdiği ferahlık hissi kadar muhteşemdi.Sen tasfirlerin ve her yazında olduğu gibi bilinen veya yaşanan olgulara değişik bakış açısı getirmenle kendi farkını ortaya koymuşsun bu üst beyinle özümseyerek yaşamak bir de bu duruma beynini ve duygularını katman beni gerçekten çok etkiledi daha ve devamını beklediğim yazıların için tüm yeterliliğin seninle olsun

    Liked by 1 kişi

    1. Arzucum teşekkür ederim. Bu yazı öncesi kaygılarım oldu, yazının ana temasının benimle ilişkilendirilmesi gibi. Ne mutlu ki bu kısımda değil, duygu ve düşünceler kısmında buluşabildik herkesle. Farkındalığın sonucu oluştur… ama daha çok olmak lazım, hem de çokkkk.

      Beğen

  7. Burçak Hanım selamlar,

    Yazınızı ilgiyle okudum, tebrik ederim. İlişkilere dair farklı yorumlar var. İlişkilerdeki iniş çıkışlar ve hislerin yoğunluğu bazen insanı radikal düşüncelere itebiliyor. Kendinle baş başa kalmak da bir tercih, var olmanın hafifliği daha net ortaya çıkıyor. Aklıma bir şarkı geldi. Tarkan’ın “Beni Anlama” adlı şarkısı. Yazının üstüne cuk diye oturuyor, dinlemeyi tavsiye ederim. Sözlerini de yapıştırayım:

    Beni sev sev de anlama
    Dokun hisset ne olur sorgulama
    Sakin beni yargilama
    Yapma degistirmeye çalisma
    Ah vazgeçme
    Arzula sev oksa beni üzme ne olur üzme
    Ele geçirmeye çalisma hiç böyle beni
    Sen bana ben sana benzersek ne olur
    Nasil dayanir ki ask bu kadar ayriliga
    Beni neden sevdigini hatirla ne olur
    O ilk günler nasil da askla sevisirdik
    Ask incelik ister canim hoyrat olma
    Beni böyle sev degistirme bosver anlama
    Bir güç savasi degil bu kendi haline birak
    Galibi yoktur ki hiç ask bu unutma
    Ask bu ask olacak
    Sen izin verirsen yasanacak

    Liked by 1 kişi

    1. Var olmak, sadece evlilikte değil, işte, çevrede, yaşamda var olmak… İstediğini istediğin için yapabilmek…Belki de Gülsefa’nın dediği gibi esaretler sonucu ortaya çıkan olgular…ve bu esaretleri yaratan zihinlerin kodlanması, kodlananın doğru kabul edilmesi, herkesin herkes gibi olması… Çok teşekkür ederim, şu an dinliyorum. Her şey biz izin verirsek yaşanır ve her yaşanan doğru olandır… Sevgilerimle.

      Beğen

Burçak Şenler Sınmaz için bir cevap yazın Cevabı iptal et